12 Nisan 2016 Salı

Müslüman aydın olabilir mi? 12.04.2016 Milat Gazetesi

Müslüman aydın olabilir mi?  

Mustafa Çevik 12.04.2016 Milat  Gazetesi



Bu soru çoğu zaman tartışılır bir şeydir? Çoğu zaman “İslamcı aydınlar” veya “Müslüman aydınlar” ifadesi rahatlıkla kullanılır.
Bu tanımlamalara çoğu zaman kendini “modern” veya “çağdaş” olarak nitelendiren kişiler “aydın” sıfatını sadece kendileri gibi düşünenlere ait sandığından “Müslüman aydın” tanımlamasına karşı çıkar.
Peki aydın nedir? Aydın kelimesi eğer “Avrupa aydınlanması”ndaki “aydın” ise “Müslüman aydın” demek sorunludur.
Rasim Özdenören'in dediği gibi bu tanım “din karşıtlığına eş” olarak kabul ediliyor. Çünkü “aydınlanma düşüncesi” insan merkezle hayat anlayışını İlah merkezli hayat anlayışının karşısına koymaktır.
Buna göre “aydın” kişi dinin düşünürken ve davranırken dinin ekseninden ve etkisinden kurtulmuş kişidir.
Bu çerçeveden bakıldığında “Müslüman aydın” ifadesi her Müslüman için bir çelişki barındırır.
Esas sorun şudur: “Aydın” kimliğini veya vasfını metafizik alanın ve “dinin karşısında” olmak ile tanımlarsanız “aydını” değil “yobazı” tanımlamış olursunuz.
Yobaz kendi düşündüğünün dışındakileri tartışmasız yanlış kabul eden kişidir. Türkiye'deki “modern aydın” için din en zararlı şeydir ve bütün kötülüklerin kaynağıdır.
Tıpkı modern dönem “düşünürleri”nin Katolik kilisesine bakışı gibi bakarlar metafizik ve dini alana. Buna bağlı olarak dindarların din ve vicdan özgürlükleri ve buna bağlı giyim, çalışma ve bütün yaşam alanlarını kısıtlamayı “makul” görebiliyorlar.
Çünkü onların dinden kurtulması için müdahale edilmesi gerekir diye düşünürler.
Bu bir aydın tavrı değil bağnazlık tavrıdır denilebilir.
Öyle görünüyor ki aydın kelimesini veya vasfını “din karşıtı tutum” olarak nitelendirmek sıkıntıdır.
O nedenle Aydın tutumu aslında çok okumuş da “akıl ve bilim yoluyla aydınlanmış” şeklinde anlamak yerine toplumsal sorunlara karşı tutumlarda aranmıştır genelde.
Yani aydın tutumu bir epistem (bilgi) sorunu değil bir etik sorunudur. Çok şey bildiği halde yaşadığı toplumun sorunlarına duyarsız kalan birinin bilgisinin kaynağının dini mi yoksa seküler mi olduğu önemini yitirir.
Sorun az bilgi veya çok bilgi sahibi olmaktan çok bilgi sahibi olmazsa bile gerektiğinde toplumu ilgilendiren siyasal, hukuksal, ekonomik konularda risk almak ve adalet ve ahlak ilkeleri lehinde tutum takınmaktır.
Ama bu durumda da her siyasal tutum kendisine karşı tavır geliştiren kişilerin “aydın olmaktan çıktığı” gerekçesiyle mahkum etmeye çalışır.
Çünkü Aydın Tutumu'nun siyasal bir tarafı da vardır her zaman. “Hakkı tutup kaldırmak” elbette Hak'sızlık yapanların zoruna gitmiştir.
Aydın'ın din karşıtlığı ile veya din taraftarlığı ile ilgisi yoktur. Bir vicdan sorunudur  “aydın tutumu.” Dindarlar arasında da sekülerler arsında çok bilgili olduğu halde “zulme destek” verenler olduğu gibi zulme karşı çıkanlar da olmuştur.
Bu şekilde Ahlak/Adalet ekseninden bakıldığında her Müslüman aydın değildir, her seküler gibi. Aydın tutumu Hz. Ebubekir'e “sen adaletten saparsan seni kılıcımızla düzeltiriz” diyen tutumun şiddete başvurmamış halidir.
Aydının karşıtı aydınlanmamış değil Zalim'dir. Zalim zulmü (karanlığı) destekleyen veya sessiz kalan kişidir. Zalim hakkı ve hakikati örten kişidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...