18 Nisan 2016 Pazartesi

MEZHEPÇİLİK “PARALEL DİN”DİR Yeni Söz Gazetisi

Mustafa Çevik

MEZHEPÇİLİK “PARALEL DİN”DİR


Mustafa Çevik
Cumhurbaşkanı Erdoğan Mezhepçilik yapan ülkelerin liderlerinin gözüne bakarak "Mezhepçilik fitnedir. Ne Sünniyim ne Şii, Müslümanım" diye konuştu.
Dikkat etmek lazım. Erdoğan Mezhepçilik diyor mezhepdemiyor. Çünkü mezhep hoşgörüdür, İslam'ın yerelliğe, coğrafi şartlara açılmış özgürlük alanıdır.
Yüce Peygamberimiz “kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyin nefret ettirmeyiniz” buyururken kastı mezheplerin özgürlük alanıydı.
Din farklı kültürlerde yaşanabilir olmuştur mezheplerle.
İslam dininin kimi konuları farklı anlamaya imkan verdiği için farklı anlayışlar ve mezhepler çıkabilmektedir.
Ama mezhepçilik farklı bir şeydir. Hoşgörü alanının suiistimalidir mezhepçilik.  Mezhebi veya cemaat düşüncesini iktidar ve hegemonya aracı kılmaktır.
Erdoğan'ın “mezhepçilik fitnedir” çıkışı yerinde bir çıkıştı. Bu gün Müslümanlar birbirinin kanını mezhep veya fraksiyon fanatizmi üzerinden dökmektedirler.
İslam düşmanlarının eli “mezhepçi” devlet ve dini liderler üzerinden Müslüman topraklarına uzanabiliyor.  Bu fitnenin adını koymak bu zirvede gerçekten gerekli bir şeydir. İslam dünyasının mezhep çatışmalarını bilmeyen İslam tarihini de bilmiyordur.
Hz. Ali'den beri İslam dünyasında dökülen kardeş kanının birincil sebebidir mezepçilik. Bugün bir çok grup, cemaat ve örgüt gizli veya açıktan sözde “halifelik” ilan etmiş ve kendisinin dışındaki Müslümanı tekfir ediyor. Eline silah tutuşturulduğu anda ilk olarak Müslüman kardeşine doğrultuyor.
İslam dünyasında mezhep düşüncesinin düşünce özgürlüğüne zemin hazırlaması gerekirken fanatizmin, düşünce ve inanç özgürlüğünün önündeki engel haline dönüştürülmüştür.
Bu gün bir çok din adamı ve ilahiyatçı mezhep üzerinden Müslümanları ötekileştirmektedir. Bu da yetmiyor, cemaat ve meşrepler üzerinden ötekileştirme yapılıyor. Peygamber dönemindeki hoşgörü, Medine toplumundaki “çoğulcu” anlayış korunamamış, İslamın barışçıl ruhu yok edilmiştir.
Mezheplerden “mezhepçilik” devşirenler sürekli olarak Müslümana Müslümanlık propagandası yapmaya devam etmektedir. İslam dininin, Kur'anın ve sahih sünnetin çizdiği çerçeveyi beğenmek yerine mezhebin sınırını korumuş ve adeta bir “paralel İslam” veya “paralel din” tesis edilmiştir.
Bu “paralel İslam” anlayışının son örneği Rusya ile yan yana Müslüman gruplara karşı savaş ilan eden İran mezhepçiliği oldu.
Tarihte benzerine çok rastlanan bu mezhepçi fanatizmin önlenmesi Müslüman ilahiyatçıların ve entelektüel mücadelesiyle mümkündür. Mezhebin teolojik zemini yeniden ve doğru tesis edilmelidir. Müslümanlık her zaman mezhep kimliğinin önünde olmalıdır.
İslam ülkelerini birbirine düşüren ihtilaflar yerine ittifaklar büyütülmelidir. Kin, düşmanlık ve bölücülük yerine birleştirici ruh üzerinde çalışılmalıdır.
Bunun yolu temel hak ve hürriyetleri teminat altına alan İslam'ın ruhu yeniden “diriltilmelidir.” Bizler ister etnik ister mezhepsel anlamda halklarına Hak'kın bahşettiği temel hakları çok gördükçe Müslüman topraklara barış ve huzur gelmeyecektir. Çünkü “nasıl iseniz öyle yönetilirsiniz.” Çünkü “Allah adaleti emrediyor.”
@mustafacevikMC

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...