2 Nisan 2016 Cumartesi

Demokrasi Seküler Olmak Zorunda mıdır?

Demokrasi Seküler Olmak Zorunda mıdır?
Mustafa ÇEVİK
Sekülerlik ile kast ettiğimiz şey şudur: Dinden arındırılmış ve meşruiyetini hiçbir şekilde dinden almayan dünya görüşü.

Bu durumda sorumuzu yenileyelim. Demokrasi dinden arındırılmış ve meşruiyetini din dışından almak zorunda mıdır?

Demokrasi’nin olmazsa olmazı sayacağımız şeyler nelerdir mesela?

Seçimle yönetim belirleme ve temel haklar ve özgürlükler.

Kuşkusuz birçok tali ilke vardır demokraside. Ancak onların tamamı bu iki ilkenin varlığı durumunda söz edilebilecek şeylerdir.

Örneğin güçler ayrılığı, basın özgürlüğü ve benzeri konular demokrasinin olmazsa olmazı olan seçimle yönetim belirleme ve temel insan hakları garantisinin türevleridir.

Öyleyse sorumuzu tersinden sorarak baştaki konuya dönelim: demokrasi seçimle yönetim belirleme ve temel insan haklarını dinden alırsa bu demokrasiye bir zarar getirir mi?

Veya demokrasiyi demokrasi olmaktan çıkarır mı?

Demokrasi için vazgeçilmez olan bir kural var ise ki yukarıda saydığımız iki ilkeyi öyle sayabiliriz, o zaman şu sorunu sorulması gerekmez mi?

Demokraside bu iki ilke veya herhangi başka bir ilke neden asla tartışmaya açılamaz?

Çünkü bu demokrasinin ön kabulü ve hareket noktasıdır.

Demokrasinin bu iki  “ön kabulü” tartışmaya açıldığında, yani “seçilme yönetim belirleme ve insan hakları olmasa da olur mu?” şeklindeki bir soru demokrasi için kabul edilemez ise o zaman bu bir tür dogmadır.

Zaten “ön kabul” ile kast ettiğimiz de “dogma” idi. Burada “dogma”yı “körü körüne kabul” şeklinde yaygın anlamıyla almıyoruz.

Söz gelişi dinde de eğer insan hakları temel bir kabul görülüyor ise yönetimde, tereddüt etmeden dinin bu ilkesinin demokrasi ile uyumlu olduğunu söylemek mümkündür.

Eğer dinin bir ön kabulü ile demokrasinin bir ön kabulü birbiriyle örtüşüyor ise o zaman demokrasinin böyle bir “dini ön kabul” üzerine dayandırılması hangi açıdan sakıncalı olabilir?

Denilebilir ki bir gün demokrasi bu ilkeyi değiştirmeye kalktığında din “doğmatik” olduğu için buna izin vermez.

Peki demokrasinin seçimle yönetim belirleme ve insan hakları ön kabulü değiştirildiği halde demokrasinin hala demokrasi olduğu ileri sürülebilir mi?

Tabii ki hayır. O halde demokrasi için bu iki şeyin demokrasi içinde kalınarak bir gün değiştirilmek istenebileceğini söylemek demokrasinin tanımı ve ilkeleri bakımından bir çelişkidir.

Şu durumda şu sorunun cevabı önemlidir: demokrasinin bir ilkesiyle dinin bir ilkesi “değişmez ilke” olmak bakımından eşit ve örtüşür durumda ise o zaman demokrasinin seküler bir ilkeden değil de aslında benzer olan bir dini ilkeden hareket etmiş olmasının demokrasi açısından bir sakıncası var mıdır?

Öyle görünüyor ki hayır.

O halde geriye şunu saptamak gerekiyor? Din insan haklarını hiçe sayan ve halkın yönetime dair düşüncelerini hiçe sayar mı? Eğer bu sorunun cevabı, “hayır İslam bu ikisini de önemser” denilirse o durumda demokrasinin önemsediği şey ile İslam dininin önemsediği şeyin çok farklı olmadığı söylenebilir.

O durumda demokrasi seküler bir alandan ilkesini saptamış olmak zorunda değildir. Bir dinden aldığında da yine demokrasiye aykırı bir iş yapmamış oluyor. Ayrıca dine aykırı bir iş de yapmamış oluyor.

O halde demokrasinin meşruiyet kaynağı seküler olmak zorunda değildir, dinden de alabilir denilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...