5 Ağustos 2017 Cumartesi

Öz medeniyetinden Söz ve göz medeniyetine -Mustafa Çevik -

Öz medeniyetinden Söz ve göz medeniyetine

Mustafa Çevik 28.03.2017 Milat Gazetesi


-Bir Dücane Cündioğlu Eleştirisi-
Dücane Cündioğlu'nun Söz Medeniyetinden Göz Medeniyetine başlıklı yazısı İslam medeniyet algısına dair bir takım hatalar içermektedir. Bu yazıda bazı hataların tespitine çalıştık. Faydalı olur ümidiyle.
Medeniyet sizin görme ve tasavvur etme şeklinizin ortaya çıkardığı yaşam ve düşünüş şeklidir. Eşyaya, varlığa, yaşama dair geliştirdiğiniz görme ve tasavvur şekliniz sizin fiziksel ve manevi dünyanıza şekil verir.
Bu görme ve tasavvur şekli de milletlerin görgü, bilgi ve geleneğiyle çok ilişkili bir şey olduğu gibi esas kurucu irade o toplumun öne çıkmış veya çıkarılmış “aydınları” veya “aydınlatıcıları”nın zekâsı ve vicdanıyla ilgilidir.
Görme ve tasavvur şeklidir medeniyet dedik. Ama asıl olan tasavvur şeklidir. Tasavvur şekli zihinde olup biten bir durumdur ama görme zihinden önce duyu dünyasında olup biten bir süreçtir. O nedenle hakikati tasavvur edemeyenler, ister zeka ister görgü eksikliği nedeniyle olsun, görme, işitme, dokunma veya tatma yoluyla bir medeniyet algısı ve olgusu ortaya koyar.
Daha açık ifadeyle, tasavvur yoluyla, anlam ve öz medeniyet algısına sahip olamayanlar dokunmaya ve duyumlamaya dayalı, yani söze ve göze dayalı bir medeniyet algısına sahip olurlar.
Cündioğlu'nun Batı toplumunun Biblia Pauperum dediği şey okuma yazmayı bilmeyen Hristiyanlar için görselleştirilmiş daha sonra da ikonlaştırılmış bir tür duyumlama ve dokunmaya dayalı medeniyet algısıdır. Batı dünyasının “anlamı ve özü görselleştirme” serüveni bizdeki mücessime eğiliminin paraleli bir algı şeklidir.
Allah'ın antropomorfik yani insan biçimci yorumlama tarzı her mezhepte, kaçınılmaz olarak, bir miktar olduğu gibi ayrıca bütün bir teoloji alanını cisimleştirerek anlamaya çalışan bir mezhebin de varlığı bilinen bir şeydir. Mücessime geleneği İslam toplumunun veya doğu toplumunun bir sorunu değil insanlık tarihinin anlamı ve özü somutlaştırma ve duyu alanına aktarma gibi bir evrensel hastalıktır.
Hz. Ali'ye mal edilen bir ifade ile güzel dile getirilmiştir bu anlayış. Şöyle der Hz. Ali: “İnsan ilahını karşısında görmek ister.” Helvadan put yapmak, acıkınca da onu yemek bu dünyanın içinde olmayan İlah'ı anlamakta zorlanan kişilerin ve toplumların başvurduğu bir yöntemdir.
Batı medeniyetinin özü söze ve görsele indirgemesi Cündioğlu'nun sandığı gibi İslam ve Yahudi geleneğinde olmayan bir şey değildir. Bu şekilde bir din algısı, yani manayı ve özü söze ve görsele indirgeme, doğu İslam geleneğinde de bir oranda vardır. Bu bazen kişilerde, bazen türbelerde ve bazen de Peygamberin “sakal-ı şerifinde” tezahür etmiştir.
Cümdioğlu'nun düştüğü birinci hata budur. Yani dinin özü olan teolojiyi görsele indirgeme Batı'daki kadar değilse de bütün Doğu toplumlarında ve dolayısıyla İslam-Yahudi toplumlarında da bir şekilde vardır. Batı-Hristiyan toplumlarına ait bir durum değildir. Batı-Hrıstiyan toplumlarında bu görselleştirme resim ve ikonlarla olmuştur. Bizde de devlet, halife, mimari, hat, giyim, kıssalar, ritüeller vs. şeklinde olmuştur. Şeklin, yani söz, yazı ve görselliğin, çoğu zaman,  özün önüne geçtiği bir sır değildir.
Gazali'nin sözü yani kelamı bile “avam”dan uzak tutulması gerektiğine dair düşüncesini biliyoruz. Avam için teolojiden çok şekli ibadetler, kıssalar vs. bir anlamda “avamın kitabı” yani Biblia Pauperum'u kabul edilir. Onların teolojiyi, özü ve anlamı anlayamayacağı ileri sürülmüş ve ona göre bir tür avam teolojisi türetilmiştir.
Cündioğlu'nun düştüğü ikinci hata da “söz” ve “göz” ilişkisidir. “söz medeniyetinden göz medeniyetine” başlıklı yazının hem başlığında hem de içeriğinde sanki söz ile gözün çok farklı şeyler olduğu ısrarla işlenmiştir. Oysa “söz” ile “göz” aslında ayrı algılama yöntemi değil aynı algılama yönteminin iki farklı versiyonudur. İkisi de duyumlamadır. İkisi de tanımlanmışlığı gerektirir.
Şöyle ki: Görsellik bir anlamı görülebilir kılmaktır. Yani her hangi bir cisimle somut, sınırı belli bir şekilde ifade etmektir. Sınırlamaktır. Tahdittir. Tahdit hudut belirlemektir. Yani bu anlamın başladığı ve bittiği yer şurası ve şurasıdır diye boyut kazandırmaktır. Peki sözlü anlama ve algılama nasıldır? Aslında çok farklı değildir. Birinde mürekkeb ve benzeri materyaller kullanırken sözlü tanımlamada kelimeler kullanılır. İnsan ürünü olan kelimeler ve onların anlamı ile bir “öz” tanımı yapmaya kalkışmak aynı şekilde bir tanımlama ve tahdit yanı sınırlama getirmektir.
Her ikisinde de sorun ortaktır. Yani her ikisinde de anlam ve öz alanına ait bir durumu fizik ve nesneler dünyasına ait olan “şey”lerle sınırlamaya kalkışmaktır. O nedenle söz ve göz medeniyeti şeklinde bir ayrım yapmak yerine “öz medeniyeti” ve “söz ve göz medeniyeti” şeklinde bir ayrım daha net bir ayrımdır.
Biri hakikatin dile ve resime getirilemeyeceğini ileri sürerken ikincisi hakikatin söz ve şekil ile tanımlanıp sınırlandırılabileceğini ileri sürmektedir.
Cündioğlu'nun düştüğü üçüncü hata ise Hristiyanlığı bir Batı geleneği gibi sunmasıdır. Oysa biliyoruz ki Hristiyanlık bir Doğu dinidir. Ve “göz medeniyeti” dediği şey ise Hristiyanlık değil Batı'nın Hıristiyanlığa getirdiği ve tanımlamaya, yani tahdide ve sınırlamaya dayalı bir yorumlamadan başka bir şey değildir. Özü itibarıyla Hristiyanlık, İslam ve Yahudi dininden farklı bir medeniyet tasavvuruna sahip değildir. Ancak dindarlar bir dinin genel yapısını olumsuz etkileyebiliyorlar. Bu bütün dinlerde farklı oranlarda vardır.
Onun için daha genel bir medeniyet tasnifi yapmak gerekir. Şöyle ki: insanlar anlamı ve özü ya düşünerek anlarlar ya da duyumlayarak. Birincisine “öz medeniyeti” ikincisine de “söz ve göz medeniyeti” demek daha doğrudur.
Düşünerek anlamaya çalışanlar her zaman duyumlayarak anlamaya çalışanlardan daha azdır. Çünkü düşünerek anlam dünyasını ve özü anlamak zordur, vakit ve derinlik gerektirir. Ama “söz ve göz medeniyet” anlayışı için anlamı kelimeye ve görsele dönüştürme yoluyla anlamayı kolaylaştırır. Somut bir olay, bir ikon, bir kelime veya kurum anlamın ve özün ta kendisi kabul edilmiştir hep.
Cündioğlu'nun İslam ve görsellik sorunsalından Nuri Bilge Ceylan'ın, Cem Yılmazın ve Recep İvedik'in sanat eleştirilerine gönderme yapmadaki vehamet ise başka bir yazı konusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...