8 Ağustos 2017 Salı

MÜSLÜMAN ÜLKELERİN EĞİTİM-BİLİM İŞBİRLİĞİ NASIL OLMALIDIR?

Mustafa Çevik


Mustafa Çevik
Bu ihmali en güzel özetleyen cümle, “neden AB üye ve aday ülkelerin üniversiteleri arasında bir Erasmus programı var da İslam Ülkeleri'nin üniversiteleri arasında işbirliği yok?” sorusudur.
Müslümanlar arasında zaten doğal, kültürel, siyasal ve itikadı yakınlık vardır. Bu büyük benzerlik en büyük zenginliğimiz ve imkanımızdır, bunu unutmamamız gerekir.  Mü'minler madem ki kardeştir. Ortaklığı, kardeşliği artırmalıyız. Haritalar, sınırlar, bariyerler “mü'minler kardeştir” düsturunu ihlal etmemelidir.
Müslümanların parçalanmışlığı sadece “halife” gibi bir kurumun olmayışı değildir. Ne yazık ki ayrılık, uzaklık bunun çok ötesine gitmiştir. Kapitalizmin türlü oyunlarına gelerek kardeş kavgasına, etnik çatışmalara giriyorlar.
Birlikten çok ayrılıklar, barıştın çok çatışmalar var Müslüman yurdunda.
Birbirini katleden kardeşlik bu topraklarda yer bulmamalıdır. Dinimiz İslam'dır. İslam barış, selamet ve teslimiyet demektir. Bu gün islam dünyasında yürek parçalayan zulüm ve işkenceler diz boyu.
Bilim yok, sanat yok, ticaret yok, etik yok ahlak yok. Bütün bunlar Müslüman kardeşliğini bıraktığımız gün başladı bizi bir ur gibi kemirmeye.
Müslüman beldelerin her türlü varlığına göz diken hainlerin emellerine alet olan yerli işbirlikçi hainler her zaman var olmuştur ne yazık ki.
Müslümanlar Kardeştir” ilkesinin temel taşı bilimsel işbirliğidir. Bunun yolu Müslüman toplumlarda yaşayan bilim insanlarının ve bilim kurumlarının işbirliğidir. Müslüman toplumu birbirine yaklaştıracak, birbirini tanıyıp yaklaşması için bu öncelikli şarttır. Allah insanları farklı kabileler ve topluluklar şeklinde yaratmış ki tanışıp kaynaşsınlar diye. Ayrılıkların nedeni birbirimizi madden ve manen zengin etmektir. Birbirimize katmaktır, katletmek değildir.
Müslümanların İslam dini üzerinden bu günün kriz ve kaos içinde yaşayan insanlığa söyleyeceği çok şey vardır. Karanlığa doğru giden insanlığın İslam'ın güneşine ve aydınlığına ihtiyacı vardır.
Ama ne yazık ki bu gün İslam dünyasının durumu Muhammed İkbal'in dediği gibi “bu gün İslam dünyasında Müslümanlar var ama İslam yok, Batı'da da İslam var ama Müslüman yok” tespitinden öte değildir.
8-13. yüzyılları arasında bilimin merkezi unutmayalım ki İslam dünyasıydı. Bilim, düşünmeyi, felsefeyi ve metodolojik hassasiyetlerden uzaklaştıkça bilimsel, zihinsel ve endüstriyel üretim Müslüman toplumlarından uzaklaştı.
İlk emri “oku” olun bir dinin, “ilim Çin'de olsa bile onu alın” diyen bir dinin, “hikmet Müslümanın yitiğidir” diyen bir dinin bilimden ve düşünceden bu kadar uzaklaşması asıl amacına yabancılaşmaktan başka bir şey değildir.
Soran, sorgulayan ve eleştirel kafa yetiştiren bir nesil yetiştirememenin nedenini düşünmeliyiz. Bilim, endüstri ve zihinsel üretim yapamayan toplumlar fiziksel ve zihinsel esaretten kurtulamazlar.
İslam toplumunun çöküşü bilim ile olmuştur. Yükselmek de yine bilimle ve düşünce ile olacaktır.
Cumhurbaşkanının Mevlana Programının Erasmus projesi gibi işletilmesini istemesi bu işbirliği için önemli bir girişimdir.
Elbette ki bu bilimsel işbirliği Erasmus'tan farklı olmalıdır. Ortak diploma ve AKTS  gibi ders kredi standardı geliştirmek tek başına bir anlam ifade etmeyeceği gibi İslam ülkeleri arasında sözünü ettiğimiz kardeşlik medeniyetine de hizmet etmeyecektir.
Bir medeniyet projesi gibi yürütülmelidir. Bunun felsefi alt yapısı oluşturulmalıdır. Aksi durumda İslam ülkeleri üniversiteleri arasında teknoloji bilgisi ve kariyer transferinden öteye gitmeyecektir. Peki, nasıl bir felsefe ve nasıl bir program olmalıdır? Bu konuda Türkiye'nin Sosyal Bilim Politikaları başlıkla yazıma bakılabilir.
Öncelikle yukarıda belirtiğim gibi Müslüman ülkeler arasında yapılacak her türlü işbirliğinde olduğu gibi burada da temel yaklaşım “Müslüman kardeşliği” ve barışını tesis etmektir. Temel felsefe bu olmalıdır.
Nasıl bir program?” sorusuna gelince, özetle şöyle diyebiliriz: Hangi alanda işbirliği yapılırsa yapılsın, ister teknoloji, ister sağlık bilimleri, ister sosyal ve beşeri bilimler alanı olsun, uygulamaya ve üretime endeksli bir bilim anlayışı şart. Ancak bununla birlikte tevhid, kardeşlik, şiddetten uzak İslam anlayışını içeren, etnik ve mezhep bağnazlığını giderici ortak dersleri okumak şart olmalıdır. Metodoloji ve düşünme dersleri okutulmalıdır. Kendi sosyal ve kültürel dokumuza uygun yeni, yerli ve alternatif sosyal bilim teorilerinin önemine ve imkânına dair bilimsel çalışmalar yapılmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...