8 Temmuz 2016 Cuma

HEM SOLCU HEM DEMOKRAT OLUNABİLİR Mİ? Mustafa ÇEVİK, Milat



HEM SOLCU HEM DEMOKRAT OLUNABİLİR Mİ?

Mustafa Çevik 08.07.2016



İş “laf”a gelince herkes kendini ideal demokrat olarak konumlandırır. Ama demokrasinin de elbette bir olmazsa olmazı olmalıdır. Demokrasinin temeli, “Müslümanca Demokrasi”kitabımızda da anlattığımız gibi, “ilkeliliktir, ilkesizlik değil.”
Demokrasinin özü her halde şöyle tanımlanabilir, itirazı olan olur mu bilmiyorum:
Herkesin benim gibi olma hakkı vardır” yerine “herkesin kendisi gibi olma hakkı vardır” diye inanıp yaşayabilmektir, demokrasi.
Bu şekilde tanımlanınca insanları dönüştürmeye yönelik her türlü anlayışın demokrasiden uzak olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.
Yani insanların kimliklerini inşa için başvurduğu yol ve yöntem size ters gelebilir ama onun var olması ve varlığını koruması sizin için saygıya değer değilse siz içinizde bir Hitler veya Saddam barındırıyorsunuz demektir.
Eksik olan tek şey elinize güç geçmesidir. O da olsa herkesi hizaya getirmeye başlarsınız.Belki devrim yapıp Çar'ı devirebilirsiniz. Ama önemli olan insanların içindeki Çar'ı yok etmek veya onun dışarı çıkmasını engelleyecek kültürel zemini yok etmektir. Asıl devrim budur.
**
Nedense Türkiye'nin solcuları bırakın dünya ölçeğinde solculuk standardını yakalamayı genelde Cumhuriyet tarihi boyunca Mossolini faşizminin dümen suyunu ayarlamakla uğraşmışlardır hep.
Halka rağmen halkı nasıl dönüştürürüz diye düşünüp planlama yapmışlardır.
Bu gün de hala değiştiklerini söylemek zordur. Hala mesela Ak Parti'ye oy verenleri “sınıf bilincinden yoksun lümpenler sürüsü” diye nitelerler.
En okumuş sözde solcu “teorisyenlerin” bile tek kriterleri insanların sınıf bilincine göre kategorize etmekten öteye gidemiyorlar.
Esasen çok haksız sayılmazlar. Çünkü beslendikleri yer orası.
Marx ve Marxistler için insanın hayattaki amacı sınıf bilincini korumak ve bu doğrultuda duruş sergilemektir. Burjuva ise burjuva bilincine proleter ise proletarya bilincine sahip olması gerekir.
Bu sınıf bilincini kaybetmiş kişiler veya gruplar insanın kendine yabancılaşmasıdır, lümpenliktir.
Lümpen kişi sınıf bilincini yitirmiş kişidir. Sınıf bilincinin kaybına uğramış bu kesimlerin ya tüketim alışkanlıklarının esiri olmuş olur ya da kendini başka yönlendirilmiş “üst yapı” kimlikleriyle ifade ederler. Marxistlere ve Türk solculuğuna göre bunların bir duruşu, tutumu, projesi hatta bir anlamı bile yoktur.
Buna göre hayata dair sözü olmayan bu kesimler demokrasilerde kandırılmaya en müsait kesimlerdir. Mesela Emre Kongar'a göre bu lümpen kesim “sınıf bilincine sahip olmadığı için, genellikle din gibi, mezhep gibi, ırk gibi, milliyet gibi, kimlik değerlerine normalden çok daha fazla bağlıdır ve bunlar üzerinden rahatlıkla güdümlenir! Çağımızdaki popülist otoriter rejimlerin temelinde, demagogların rahatça kullandıkları bu kesim yatar.”
**
Şimdi burada şu soru sorulması gerekir?
İnsan yaşamında veya insanlık tarihinde tek anlamlı tutumun ve siyasal bilincin sınıf bilinci olduğunun ve bunun dışındakilerin de yabancılaşma ve lümpenlik olduğunu ileri süren Marxsizmin ve solculuğun dayanağı nedir? Elbette kendileridir.
Yani iddialarının kaynağı da yine kendileri olan bu teorinin bir ontolojisi yoktur. Buna göre düşünecek olursak kişinin din, mezhep, ırk, milliyet ve kimlik değerleri anlamlı değildir.
Peki bütün kimlik ve ifade şekillerini bir “sapma” olarak gören anlayışın gerçekte demokrasi ile uzlaşması mümkün müdür? Yoksa bütün bunlar aslında iktidarı elde edene kadar katlanılması gereken bir durum mudur?
Türkiye'deki solculuk hareketinin “yerel” olana ve “Anadolu”da var olan dini ve milli değerlere yabancı olmasının temelinde bu bakış açısı vardır.
Türkiye solculuğunun teoloji-politiğini oluşturan bu anlayış mevcut değerlere karşı “takiyye” içindedir. Yani rest çekmiyorsa zamanı gelmediği içindir.
Onun için Şeyh Bedreddin'e, Pir Sultan Abdal'a ve halk müziğine sahip çıkıyor ise bunlar “sınıf bilincine” götürmeye hizmet eden birer araç oldukları içindir.
Post modern dünyanın önerdiği “çok kültürlü” ve “çok değerli” insanlık modeli klasik solculuk ve Marxizm için bir “lümpenleşme”den başka bir şey değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Taammüden Satanizm

   Şeytanın varlığı yanılgıyla başladı. Şeytanlığı da yanılgısında ısrar etmesindedir. Bilerek taammüden ve bilinçli bir şekilde hatada ısra...