Mustafa Çevik 22.03.2016 , Milat Gazetesi
Bombalı saldırılar sonrası insanların sosyal medyadaki hesaplarından yaptığı veya yapmadığı paylaşımlardan niyet okuma yapmayacağım.
Onun yerine bombalı saldırıları hükümeti düşürmek için fırsat bilip hayal kuranlardan söz edeceğim.
Her bomba patlamasında seçilenleri istifaya davet etmekle aslında mealen hükümetler gerekirse bomba ile de düşebilirler demiş oluyorlar biliyorsunuz.
Ne demek bu?
Yani eğer bombalı saldırıların nasıl önlenebileceğini tartışmak yerine bu toplumsal endişe ve öfke halini “Erdoğan'ı veya hükümeti düşürebilir miyiz?” fırsatçılığına dönüştürüyor ise birileri, bu terörü teşvikten başka bir işe yaramaz.
Şöyle ki eğer terör örgütleri hükümetin gitmesini istiyor ise, kaos ortamı yaratılarak hükümet düşürülmesini hazırlayacak yeni eylemler yapacaklardır.
**
Her bomba patladığında eğer iktidarın gidişine zemin hazırlıyor iseniz bombalama eylemleri, seçilenleri, yani Cumhurbaşkanını ve hükümeti düşürme aracı olarak kullanılabilir diye de düşünürsünüz.
Tabi eğer demokraside muhalefette kalmış çevreler geçmişte “ordu göreve” diye pankart asmış ise bu zihniyetin “bombadan medet umması” da doğrusu şaşırtıcı değildir.
Ordu “göreve” gelmediyse başka gayri meşru yollar aramak bu yapıların ahlakına aykırı görülmez doğal olarak.
**
“Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” diye bir atasözü var bilirsiniz. Sorumlulukların ve yükün hep sahibi olmayan savunmasız insanlara fatura edilmesi anlamındadır bu atasözü.
Hürriyetin yılmaz Özdili bu atasözündeki “Kürt Mehmet” ifadesinin etnik saptama olduğunu sanıyor ve artık Kürtler sahipsiz değil “Türk Mehmet” sahipsizdir diyor gerçi.
Buradaki etnik bir belirleme değil elbette. Ama malum zatın Kürtlere karşı ırkçı yaklaşımının tezahürüdür deyip geçelim.
**
Sorun şu. Türk solu, beyaz Türkler, devletin “derin sahipleri” gerçek yüzleri ortaya çıkınca seçim yoluyla iktidara gelme hayalleri kuracak durumları kalmadı artık.
E tabi iktidarı ordu marifetiyle işgal etmekten de umut kesmiş oldular. Halkın iktidarını bertaraf etmenin yolu siyasal partileri pasifize etmekten geçer.
**
Bunun için en canlı-dinamik kesim Kürtlerdir. Yani Kürt muhalefeti yoluyla ancak halkın iktidarını bertaraf edebileceklerini düşünüyorlar.
Kürt-Türk çatışması üzerinde çok çalışıldı. Ancak başarılı olmadı. Ve imkansız olan başarıldı. Kürt muhalefeti ile yaklaşık yüz yıl Kürtleri yok sayan ve “Kürtler bu ülkede ancak hizmetçi olabilirler” diyen ırkçı, ulusalcı, M. Esat Bozkurt zihniyet birleşti. Bozkurt'un şöyle söylediği aktarılır: “Dost, düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler; bu memleketin efendisi Türklerdir. Saf Türk ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma hakkı,” demişti.
Bu zihniyetin temsilcileri olan bu gün ki ulusalcı seçkinler ile “Kürt asimilasyonuna” “edi bese” (yeter artık) diyenlerin Erdoğan'a karşı geliştirilmiş olan “seni başkan yaptırmayacağız” sloganında birleşmiş olmaları yeterince ibret verici değil midir?
**
Daha önce de yazdım. Türk solu Kürtlere çok adice bir oyun oynamaktadır. Onu suistimal etmektedir. “Alavere dalavere Kürt Mehmet'i nöbete” göndermektedir tekrar.
Bununla üç şey başarmış olacaktır. Birincisi kendi iktidarını sağlamlaştıracak. İkincisiKürt gençlerini ve kentlerini dağıtmış olacak Kürtleri metropollerde eritmiş ve asimilasyonu hızlandırmış olacaktır. Üçüncüsü ise Kürtleri dinden uzaklaştırmış ve sekülerize etmiş olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder