Anadolu
Lucianus gibi bir insan gördü. Samsat’ta doğdu ama Samsat’a sığmadı. Gezdi.
Gördü. Sahtekârlığın her türlüsünü, kınanmayı göze alarak eleştirdi. Saldırdı,
alay etti. Kimse Lucianus’u kendinden saymadı. Çünkü her türlü sahteciliğin
düşmanıydı. Hala da Lucianus’a bir gömlek giydirilebilmiş değildir.
Samsat topraklarında yaşamış olan Lucianus’un hayatı hakkındaki çoğu
bilgi kendi eserlerinden alınmadır. Dönemin Kommagene Kırallığına bağlı olan
Samsat’ta (Samosata) Miladi 120’li yıllarda dünyaya gelmiştir. Mütevazı bir
ailenin çocuğu olan Lucianus’un annesi heykeltıraş bir aileye mensup, babası
ise el işiyle geçimini sağlayan biridir. Ailesi onun heykeltıraş olmasını
ister. Lucianus bunu denemiş ancak kısa bir süre sonra bırakmıştır. Çünkü
Lucianus’un ne heykelleri ne de tabuları yapmaya niyeti yoktu. O yıkmak için
vardı. Yıkıcı, satirist ve provokatif sivri dilini hayatının sonuna kadar
kullandı. Göç etmekten korkmadı. Çünkü, doğruyu söylemek için gerekirse göç
etmek gerekir. Doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulması o zaman da vardı.
Lucianus’un nerede eğitim aldığı konusunda net bilgiler ne yazık ki
elimizde yok. Ancak onu sofist kişiliğinden olsa gerek avukatlık yaptığını
biliyoruz. O da kendinden önce yaşamış olan sofistler gibi insanlara güzel
konuşma dersleri vermiştir. Bu amaç doğrultusunda Lucianus, Suriye, Mısır,
Hatay, Atina Roma ve Ionia gibi birçok ülkeyi gezmiştir. Bu uzun yolculuktan
sonra M. 164 yılında Samsat’a geri döner ve ailesini de alıp Atina’ya tekrar
gider.
Anadolu
topraklarında yaşamış olan Lucianus, çağını aşan, günümüz okuyucusuna da ciddi
mesajlar içeren kitaplara imza atmıştır. Lucianus, felsefeden dine, tarihten
öyküye, mizahtan kurgu yazarlığına çok geniş yelpazede yazmış çok yönlü bir
düşünürdür. Bu gün Lucianus’a mal edilen yaklaşık seksen dolayında eser vardır.
Lucianus’un hayatını çok farklı yerlerde geçirmiş olduğu düşünüldüğünde kimi
eserlerinin de henüz kayıp durumda olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bununla
birlikte günümüze bu kadar sayıda eserinin ulaşmış olması yaklaşık iki bin yıl
önce yaşamış bir yazar için bir şans sayılabilir
Bu eserlerden yirmi tanesi 1944 yılında Nurullah Ataç tarafından üç cilt halinde
“Lukianos’tan Seçmeler” adı altında yayınlanmıştır.
Bir yazar olarak Lucianus, Jules Verne ve H. G. Wells’den binlerce yıl önce, aya yapılan seyahatler ve gezegenler arası savaş gibi konuları işleyen True History (Gerçek Tarih) adlı eseriyle, bilim-kurgu türünün öncüsü kabul edilir. Aya yapılan hayali bir yolculuğu konu edinen bu kitapta kadınların olmadığı bir yaşam alanından söz edilmektedir.
Ayrıca başta The Passing of Peregrinus (Peregrinus’un Ölümü) isimli eseri olmak üzere kimi kitabında dönemin Hıristiyanlık anlayışı hakkında eleştirilerde bulunmuş olan Lucianus, uzun yaşamanın mitolojik sırları üzerinde durmuş, dengeli bir biçimde beslenmenin gerekliliğini ifade etmiştir. Öyle anlaşılıyor ki Lucianus, bugünün insanının yakından ilgilendiği birçok konuya binlerce yıl önceden yönelmiştir.
Bir düşünür olarak Lucianus, Hermotimus, or Concerning the Sects (Hermotimus veya Felsefe Çığırları) isimli eserinde epistemolojinin kadim sorunu olan “doğru bilginin imkânı” sorununu sistematik bir kuşkucu yöntemle tartışmış ve dönemin filozoflarını tutarlı olmamakla eleştirmiştir. Dialogues of the Gods (Tanrıların Dialogları) ve Dialogues of the Dead (Ölülerin Diyalogları) gibi kitaplarıyla da ölüm sonrası yaşam, adalet, kötülük sorunu, teist ve politeist tanrı anlayışlarını tartışarak birçok din felsefesi sorununu çok erken bir dönemde tartışmıştır. Ayrıca Lucianus dönemin paganist tanrı anlayışlarını eleştiren en sert ve alaycı metinlerini ortaya koymuştur. Kendisinden sonra gelen Samsatlı Pavlus’un tek tanrıcı teolojik anlayışı üzerinde etkili olmuştur. Bilindiği gibi önce bir aziz olan Samsatlı Pavlus daha sonra Hz. İsa’nın tanrı olmadığına ilişkin inancı nedeniyle aforoz edilmiştir.
Bu gün kimine göre bir sofist, kimine göre ise bir kinik düşünür olan Lucianus aslında gerçek anlamda bir bilge gibidir. Onun silahı ironidir. İlk bakışta onun din, felsefe, ahlak ve dindarlık ile alay eden keskin üslubu dikkat çeker. Ancak dikkatle okunduğunda onun aslında sahte dindarlığı, sahte filozofları ve ikiyüzlülükleri eleştirdiğini görmek mümkündür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder